ARAÇ KİRALAMALARINDA İŞLETEN SIFATIYLA SORUMLULUK VE SORUMLULUĞUN GENİŞLETİLMESİNE İLİŞKİN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

  1. “Uzun Süreli” Araç Kiralama Nedir?

Kira sözleşmesinin tanımı Türk Borçlar Kanunu’nda “kiraya verenin bir şeyi kullanmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanmasını kiracıya bırakması, kiracının da bunun karşılığında kira bedeli ödemeyi üstlenmesi” olarak tanımlanmaktadır.[1]

Bu kapsamda araç kiralamalarında kiraya veren kişi; aracını kiralamaya konu eden gerçek yahut tüzel kişi, kiralayan ise arabayı kullanan ve ondan yararlanan kişi olarak ifade edilebilecektir. Ancak araç kiralama sözleşmelerini salt bir kira sözleşmesi gibi ifade etmek mümkün olmamaktadır. Zira bu sözleşmelerde kiralayanın araç servisi sağlamak, araç zorunlu trafik sigortası/kasko yaptırma görevi, araç tamir ve bakımı, gerektiğinde ikâme araç temini gibi kanundan ve sözleşmeden doğan pek çok yükümlülüğü bulunduğu gibi, kiracının da aracı kullananın özenle kullanma yahut kullandıracağı kişileri özenle seçme, aracın periyodik bakımlarının sağlanması hakkında üzerine düşen ödevleri yerine getirme, kira borcunu zamanında ödeme, araç arıza ve kazaları hakkında derhal kiraya verene bilgi verme gibi kira sözleşmesine yabancı olan bazı borçları bulunmaktadır. Bu kapsamda uzun süreli araç kiralama sözleşmelerini karma nitelikli sözleşmeler olarak değerlendirmek mümkündür.

Araç kiralama sözleşmelerindeki “uzun süre” hakkında kanunlarda herhangi bir tanımlama bulunmamaktadır. Uygulamada genel olarak 1 yıl ve daha uzun süreli araç kiralama sözleşmeleri için uzun süreli araç kiralama nitelendirmesi yapılsa da Yargıtay uygulamasında uzun dönem kiralamanın belirlenmesi; “araç sahibinin işleten sıfatını kaybetmesini ve araç üzerindeki fiili hakimiyeti ve iktisaden yararlanmanın el değiştirmesi” kıstası ile her olayın kendi içerisinde değerlendirilmesi ile yapılmaktadır.

 

  1. Trafik Kazalarında Hukuki Sorumluluğun Kaynağı ve Mahiyeti

Trafik kazalarındaki hukuki sorumluluk 2918 sayılı KTK’nun 85’inci maddesinde düzenlenmiştir. Maddede sorumluluk; “bir motorlu aracın işletilmesi, bir kişinin ölümüne, yaralanmasına ya da bir şeyin zarar görmesine neden olursa; motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında ya da bir teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde araç işleteni ve bağlı olduğu teşebbüs sahibi doğan zarardan ortaklaşa ve zincirleme sorumlu olur” şeklinde belirlenmiştir. Aynı maddenin son fıkrasında işletenin, aracın sürücüsü yada aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan “kendi kusuru” gibi sorumlu olacağı da hükme bağlanmıştır.

Yukarıda yer alan tanıma göre “tehlike sorumluluğu” esasının belirlendiği ve sorumlu olanın sürücü ve yardımcı kişilerin kusurundan da “kendi kusuru gibi” sorumlu olduğunun hükme bağlandığı açıkça görülebilmektedir.

 

[1] MADDE 299- Kira sözleşmesi, kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.

 

  1. Trafik Kazalarında Sorumlu Kişiler ve Uzun Süreli Araç Kiralamalarında İşleten Sıfatı ile Sorumluluk

KTK hükümleri ile sorumlu tutulan “işletenler” kanunda şu şekilde belirlenmiştir;

  1. Araç sahibi-işleten
  2. Bir şirket ünvanı altında motorlu araç işletenler
  3. Motorlu araçlarda yolcu ve yük taşıma işlerine katılan taşımacı, girişimci, üstlenici, gezi ve tur faaliyetleri düzenleyici, bilet ve irsaliye düzenleyerek yolcu ve yük taşıma işlerine aracılık ederek motorlu aracın işletilmesine doğrudan veya dolaylı katılan, motorlu aracın işletilmesinden ekonomik yarar sağlayan tüm gerçek ve tüzel kişiler
  4. Mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görünen kişiler
  5. Aracın uzun süreli kiralanması, ariyet veya rehin alınması gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişiler.

Uzun süreli araç kiralama sözleşmelerinde kiracının işleten sıfatı KTK m. 3’ten kaynaklanmaktadır. İlgili maddede işleten ve araç sahibi ayrı ayrı tanımlanmıştır. Maddede araç sahibi; “Araç için adına yetkili idarece tescil belgesi verilen veya sahiplik veya satış belgesi düzenlenmiş kişi” olarak tanımlanmış, işleten ise; olacağı; “ (…) aracın uzun süreli kiralama, (…) gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir”[2] şeklinde açıkça hükme bağlanmıştır. Madde metninden sorumluluğun aracı işletende olduğu, araç sahibinin her durumda sorumlu olmayacağı, ancak işleten sıfatını haiz araç sahibinin sorumluluğu olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Yargıtay içtihatlarında da bu husus son dönemlerde istikrarlı olarak kabul görmektedir. Tanıma göre kiracının işleten olarak sorumlu tutulabilmesi için; uzun süreli araç kiralaması yapmış olması, aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olarak işletmesi ve araç üzerinde fiili tasarrufunun ve ekonomik menfaatinin olduğunun[3] ispatı gerekmektedir. Bu durumda aracı uzun süreli kiralayan araç sahibi zarardan sorumlu tutulamayacaktır.

Uygulamada Yargıtay, işleten sıfatının ispatı için KTK m. 3 ve m. 19 uyarınca aracın trafik kaydının işletenin belirlenmesinde güçlü bir karine olduğunu kabul etmektedir. Kayıt maliki ancak işletenin üçüncü kişi olduğunu ispat ederse sorumluluktan kurtulabilmektedir. İspat için uygulamada çoğunlukla uzun süreli araç kiralama sözleşmesinin, damga vergisinin ödendiğini gösteren makbuzun, araç teslim belgesinin ve son olarak kira parasının ödendiğinin ispatı yeterli görülmektedir. Bu kapsamda sözleşmenin yazılı olarak yapılması, gerektiğinde sunulmak üzere muhafaza edilmesi, damga vergisinin ödenmesi ve gerektiğinde ibraz edilmek üzere muhafaza edilmesi, araç kiralarının banka kanalıyla ödenmesinin sağlanması, araç teslim belgesinin düzenlenerek muhafaza edilmesi önem arz etmektedir.

 

[1] Tanımlar : Madde 3 – Bu Kanunda kullanılan terimlerin tanımları aşağıda gösterilmiştir;

(…)

Araç sahibi : Araç için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiş veya sahiplik veya satış belgesi düzenlenmiş kişidir.

 İşleten : Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.

 

  1. Araç Kiralama Sözleşmelerinde Sorumluluğun Süreye Bağlı Olmaksızın Kiracıya Devri Mümkün Olabilir Mi?

Karayolları Trafik Kanununun esas amacı araç sahibinin her durumda kaza neticesinde oluşan zararlardan sorumlu tutulmasının sağlanması olduğundan kanunun tümü bu amaç üzerine kurulmuştur. Kanunkoyucu bu durumda araç sahibinin bizzat kendisinin sebep olmadığı bir zararı karşılaması halinde zararı meydana getiren sürücüye yahut kısa süreli kiracıya rücu edebileceğini, böylelikle bir mağduriyeti de doğmayacağını, rücu taleplerinin karşılıksız kalması halinde de sürücü ya da kısa süreli kiralayanı seçmekte yeterli özeni göstermemesinin sorumluluğunun araç sahibinde kalmasını amaçlamıştır. Ancak uygulamada rücu davalarının sonuçlarının uzun yıllar sonra alınması, paranın hızlı bir şekilde değer kaybetmesi, yargılamanın uzun sürmesi gibi etkenler teorideki güvencenin pratikte hayata geçmesine mani olmaktadır.

Kanun’da araç sahibinin sorumluluğunun bulunmadığı haller istisna olarak düzenlenmiş ve bu nedenle oldukça sınırlı ve dar tutulmuştur. Çünkü kanunkoyucu esas olarak zarar görene güvence sağlamak için araç sahibini de sürücüyle birlikte sorumlu tutarak tazminat istemlerini güvence altına almayı, bunun yanında araç sahibine aracını başkasına kullandırırken seçme ve özen gösterme sorumluluğunun bulunduğunu şiddetli olarak hissettirmeyi amaçlamıştır. Böylelikle bazı suçların, trafik kazalarının ve kusurla meydana gelecek zararların önlenmesi için caydırıcılık yaratılmaya çalışılmıştır.

Kanunun mevcut durumu ve Yargıtay’ın güncel içtihatları doğrultusunda kısa süreli kira sözleşmelerinin varlığı halinde araç sahibinin sorumluluğunun ortadan kaldırılması mümkün görünmemektedir. Sorumluluğun kaldırılması halinin kısa süreli araç kiralama sözleşmelerine yansıtılması için birkaç çözüm önerisinde bulunulabilecektir.

Bunlardan birincisi ve her halükârda gerçekleşmesi gereken KTK m. 3’te yer alan işleten tanımının değiştirilmesidir. İlgili maddede işleten tanımı yapılırken kiralama sözleşmelerinin “uzun süreli” olması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. İlgili tanımın uzun süreli kiralama yerine sadece kiralama sözleşmesi olarak değiştirilmesi başlangıç için atılması gereken ilk adımdır. Bu aşamadan sonra kanunun ve bağlı bulunduğu yönetmeliklerin de ilgili hükümlerinin aynı şekilde uzun süreli kiralama sözleşmeleri yerine tüm kira sözleşmelerini kapsayacak şekilde değişiklik kapsamına girmesi gerekmektedir.

İşleten tanımının değişmesi yerleşik yargı kararlarının değiştirilmesi için yeterli bulunmayabilecektir. Zira yargı kararlarında uzun süreli kiralama sözleşmelerinin bulunmasının yanı sıra işleten sıfatının kiracıya geçmesi için aranan koşullar; aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olarak işletmesi ve araç üzerinde fiili tasarrufunun ve ekonomik menfaatinin olduğunun ispatlanması olarak sayılabilecektir. Sadece kiralama sözleşmesinin süresinin değiştirilmesiyle uygulamanın değişmeme ihtimali bulunduğu göz önünde bulundurularak, uygulamada bir tereddüde mahal vermemek adına kiralama sözleşmesinin uzun yahut kısa olmasına bakılmaksızın işleten sıfatının başka bir şart aranmaksızın kiracıya geçeceğine ve tüm sorumluluğun kiracıda olacağına ilişkin kanuna özel bir hüküm eklenmesi gerekecektir.

Bir diğer yöntem ise motorlu araç kiralamalarına ilişkin özel ve yeni bir kanun çıkarılması olabilecektir. Zira özel bir kanun çıkartılması halinde genel nitelikli kanun hükümleri, özel kanunla çatıştığı ölçüde ilga edilmiş sayılır. Eş deyişle iki farklı düzenlemenin mevcut olduğu bir özel, bir genel kanun bulunması halinde uygulanacak kanun özel kanun olacaktır. Bu durumda Karayolları Trafik Kanunu’nu değiştirmek gibi daha zor ve köklü bir değişiklik yerine özel olarak motorlu araç kiralamaları hakkında bir kanun çıkarılması hem araç kiralama uygulamasındaki diğer aksaklıkların ve belirsizliklerin kanunla belirlenmesini hem de işleten sıfatına yeni bir boyut getirilmesini birlikte sağlayabilecek ve böylelikle daha işlevsel olabilecektir.

[1] Kiracının, araç üzerindeki fiili tasarrufu kendi onayı ve kusuru olmadan kaybedilir, çalınır ya da gasp edilir ise sorumluluğu ortadan kalkar.

  1. Cezaların Caydırıcılığı İçin Önerilerimiz

Sektör özelinde tüm kiralama işleri bakımından esas sorunlardan biri de sözleşme yaparken mevcut iyiniyetin suiistimalidir. Bu bakımdan mevcut ceza kanunlarımız ne yazık ki caydırıcı bir yaptırım öngörmemektedir. Bu bakımdan bir öneri olarak TCK m. 155 hükmünde düzenlenen Güveni Kötüye Kullanma suçuna bir nitelikli hal eklenmesi düşünülebilir.

Araç kiralamaları sırasında kiralayan sıfatını sahip kişi aracı çaldığında bunun cezası TCK m. 155’te öngörülen güveni kötüye kullanma suçudur. Güveni kötüye kullanma suçundan yargılanan araç hırsızı 1’inci fıkra uyarınca 6 aydan iki yıla kadar hapis cezası ve adli para cezası ile cezalandırılmaktadır. İnfaz kanunu uyarınca verilen bu ceza yatarlı cezalardan sayılmadığından araç çalma bakımından hiçbir caydırıcılığı da bulunmamaktadır.

TCK m. 155 hükmüne eklenecek 3’üncü bir fıkrayla araç kiraları özelinde tüm kiralama ilişkilerinde, kiralanan şeyin çalınması halinde bunun için öngörülen cezanın artırılması yönünde bir hüküm tesis edilmesi cezaların caydırıcılığını artıracağı gibi, sektöre önemli bir sermaye katkısı sağlayan araç kiralama şirketleri bakımından da efektif bir çözüm sunabilecektir.

 

 

 

 

[1] MADDE 299- Kira sözleşmesi, kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.

[2] Tanımlar : Madde 3 – Bu Kanunda kullanılan terimlerin tanımları aşağıda gösterilmiştir;

(…)

Araç sahibi : Araç için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiş veya sahiplik veya satış belgesi düzenlenmiş kişidir.

 İşleten : Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.

[3] Kiracının, araç üzerindeki fiili tasarrufu kendi onayı ve kusuru olmadan kaybedilir, çalınır ya da gasp edilir ise sorumluluğu ortadan kalkar.